Türk çocukları değerlidir, servetimiz, hazinemizdir. En önemli varlığımızdır. Her biri geleceğin bir gülü, yıldızı, ikbalidir. Çok şey beklediklerimizdir, umudumuzdur. Geleceğimizi yapacak, ülkeyi ışığa boğacak olan, onlardır. Geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bu büyük sorumluluklarını göz önünde tutarak hareket ederler.
Türk milletinin küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış birer heykeldir. Türk çocuklarını anlamak için onları mücadele ederken görmek lazımdır. Böyle bir girişim, Türk gençliğinin binlerce yıldır tanınan yüksek değerinin, kudretinin ve yenilmez zekâsının sınavı olur. Kuvvet, kudret ve zekâ yarışmalarında, kendilerini her yerde her zaman gösterirler.
Türk çocuğu Büyük Ülkü’yü anlamış, benimsemiş, ona candan bağlanmıştır. Konuştuğu zaman, yazdığı zaman ifade gücüyle, dinleyen ve okuyanları yürüdüğü yola götürür. Onları peşine takarak yüksek Türk ülküsüne ulaştırır.
Türk çocukları kültürlü olmalıdır. Bilimde, güzel sanatlarda, ahlakta, düşünce ve beden terbiyesinde iyi yetişmiş olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çocukları kültürel insanlar olmalıdır. Yani hem kendileri kültür sahibi olmalı hem de bu özelliği çevrelerine, herkese, bütün Türk milletine yaymalıdır. Türk çocukları pozitif bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, düşünce terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde yeteneği artmış ve yükselmiş olan, erdemli, kudretli bir nesil olarak yetiştirmelidir. Onlara sporu sevdirmeli, fiziki kuvvetlerini yerinde kullanabilmeleri sağlanmalıdır.
Peki, onlar bu üstünlüğü nereden alacaktı? Atatürk çok düşündü ve şu çözümü buldu: Türk çocuklarının bu üstünlüğü kazanması için, her şeyi yapabilme kudret ve yeteneğini kendilerinde görebilmesi için yapılacak olan şuydu: Türk tarihinin araştırılıp ortaya konması ve çocuklarımıza iyice öğretilmesi... Türk yetenek ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, Türk çocukları kendileri için gerekli olan atılım kaynağını kendi ulusal tarihlerinde bulacaklardı. Bu tarihten Türk çocukları, bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan atalarını öğrenecekler, kendilerinin onlarla aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu yetenekle kimseye yük olmayacak, kimseye boyun eğmeyeceklerdi. İşte bu düşünceyledir ki, Atatürk Türk tarihinin meydana çıkarılması yolunda çalışmalar başlattı. O zamana kadar Türk tarihi, Selçuklular ve Osmanlılardan ibaret sanılıyordu. İş genişledikçe tarihimizin büyüklüğü anlaşıldı.
Türk tarihi çalışmalarını günümüzde de aynı amaç ve aynı genişlikte, aynı coşkuyla sürdürmelidir. Bulunan yeni gerçekleri çocuklarımıza aynı özen ve heyecanla öğretmemiz, aşılamamız gerekir.
● Bir diğer yaşamsal husus, çocuklarımıza milletimizin düşmanlarını ve onlarla mücadele gereğini öğretmektir. Onlara her şeyden önce milliyetine, Türkiye devletine, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetine düşman olanlarla mücadele etmeyi öğretmelidir. Lazım olan bilgi ve donanıma sahip olmaları koşuluyla her girişimlerinde mutlaka başarılı olacaklardır.
Çocuklar bilmelidir ki, milliyetimize ve onun korunması için lazım gelen koşullara düşman olanlarla sonuna kadar mücadele etmek görevleridir. Onları öyle yetiştireceğiz ki, bu mücadeleye gerçekten yetenekli olsunlar; mücadelenin dayandığı her türlü donanıma sahip bulunsunlar. Onlara, ulusal fikirleri büyük bir olgunlukla ve mukabil düşünceye karşı şiddetle ve özveriyle savunma zorunluluğu telkin edilmelidir. Bu nitelik ve yetenekleri onların ruh kuvvetlerine aşılamak çok önemlidir.
● Atatürk diyor ki: Türk çocuklarının nasibi nedir? Türk çocuklarının nasibi her başarılı hamleden hep sevinç veren sonuçlar almaktır. Türk çocukları! Yürüdünüz, yürüyorsunuz, yürüyünüz! Yaptığınız hamleler sizi Yüksek Ülkü’ye ulaştıracaktır. Durmayın, yürüyün. Mutluluk, gönenç, sevinç ve hepsinden sonra dünyaya karşı yüksek bir gurur sizi bekliyor. Gurur, büyüklük sizde zaten var. Onu kendi yüksek enerjinin en derinine sakla! Gerektikçe alçakgönüllülüğünü göster. Fakat yine icap ettikçe ezici yumruğunu göster! İşte bu niteliklerinle kanıtlayabilirsin ne olduğunu! Benim bugünkü ve yarınki Türk çocuklarından beklediğim haslet kendini bu şekilde göstermelidir.
● Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir. Hangi yaşta ve sınıfta olursa olsun, çocuklara geleceğin büyükleri gözüyle bakmalı ve o şekilde davranmalıdır. Eğitim çocuğa saygıyla başlar. Ne diyor şair: “Kim demiş bir çocuk küçük şeydir / Bir çocuk belki en büyük şeydir.”
● Çocuklarımız her şeyden önce üç büyük görevlerini öğrenir. Öyle yetiştirilir ki, ekonomi ve sanat alanlarında verimli olurlar. Yurt sevgisiyle dolu, yüksek ahlak sahibidirler. Milletimizin düşmanlarıyla etkin şekilde mücadele ederler. Düşünce özgürlüğüne saygı duyarlar.
Çocuklarımıza ve gençlerimize, her şeyden önce esaslı olarak şu üç görev öğretilmelidir: Milliyetine, Türkiye devletine, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetine düşman olanlarla mücadele etmek.
Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde; yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırılmalıdır. Öğüt vermekten çok onlara örnek olmalıdır.
Çocuklarımıza susmaları değil, konuşmaları öğretilmelidir. Düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmelidir. İçten inandıklarını savunmalı, buna karşılık başkalarının samimi düşüncelerine saygı duymalıdır.
● Atatürk diyor ki: çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır. Onlarla yakından ilgilenmelidir. Yoksul çocuklara sahip çıkmalı; kanat germeli, yetişmelerine destek olmalıdır. Kimsesiz çocuklar ulusun vesayeti ve koruyuculuğu altındadır. Unutmayın ki, vatanı korumak çocukları korumakla başlar. Bir çocuğu kurtarmak için bile bütün çocukları kurtarmak gerekir. Biz, arkadaşlarımla birlikte ne yaptıysak, onlar için yaptık. Onların mutluluğu, onuru için yaptık. Başları dik gezsin, kimsenin kulu kölesi olmasın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamasınlar diye yaptık. Türkiye’nin her yerinde sağlıklı gürbüz çocuklar, iyi giyimli çocuklar, yüzleri sararmamış, dalakları şiş olmayan çocuklar… Onların yaşadığı modern çevreler, okuduğu çağdaş okullar … Buydu büyük ülkümüz.